Yolışığı

YOLIŞIĞI

Abdullah Vefa

bulutgunes1_small1

  • Merhametli ve insaflı olmak; iyiyle kötüyü aynı tutmak anlamına gelmez.
  • “Eğer tevbe edip temizlenmeye çalışmıyorlarsa, günahlarla kirlenenlere karşı dikkatli olun. Zira kirlerine sizi de çekmek isterler!”
  • Bir dostta olması gereken en önemli özelliklerinden bir tanesi de vefâ hissidir.
  • İyileşmek için önce hastalığının farkında olmak gerekir.
  • İyileşmek istemeyen hastaya hiç bir ilaç fayda vermez.
  • İnsan zaaflarının farkında olmalı; günaha / cehenneme sürüklenebileceği zemin ve ortamlara karşı baştan tedbir almalıdır.
  • Yürü, hatta gerekiyorsa koş; ancak doğru yerde durmasını da bil; yoksa yürüdüğün de boşa gider.
  • Sevgi her zaman irademiz dahilinde olmayabilir, fakat saygı irademiz dahilindedir ve herkesle ilişkilerimiz saygı çerçevesinde olmalıdır.
  • Sorunları daha kar topu gibi iken çözmezsen, sonra üzerine çığ gibi düşebilir.
  • Susmak bazen zehir yudumlamak gibi olsa da, ‘Allah’a sığınmalı’ ve bazı şeylerin hatırına o zehre katlanmalıdır.
  • Çocuğumuza terbiye ederken ölçülü olmalı; onları sevmeli fakat şımartmamalıyız; ciddi olacağız derken de sevgisiz ve ilgisiz bırakmamalıyız…
  • İnsan her zaman ‘insanca’ davranışlar görmeyebilir. Fakat ona ‘yakışan’ yine de ‘insanca’ davranmaktır.
  • Sıkıntılar oruca benzer; başta sabredilirse sonunda bayram edilir.
  • Haya ve edep ne güzel özelliklerdir, keşke herkeste olsaydı!
  • İçimiz kan ağlasa bile, insanlara bir tebessümü çok görmemeliyiz.
  • “Sıhhat ve afiyet” en önemli nimetlerdendir, fakat çoğu zaman kaybetmeyince kıymetlerini bilmeyiz… Sıhhat ve afiyet için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
  • Hiç olmazsa eşyalarımızı kırmamaya gösterdiğimiz kadar bari, insanları kırmamaya özen göstersek…
  • ‘Muhabbet ve merhamet’ ruhu, kalbi canlı tutan gıdalardır.
  • Söz ve nasihat ile terbiye olmayanları, olaylar ve hadiseler terbiye eder, bunlarla da terbiye olmayanlar musibet ve sıkıntılarla terbiye olunurlar. Bununla da terbiye olmayanları cehennem ateşi terbiye eder!
  • ‘Adalet ve ihsan’ sahibi olunmadan salihlerden olunamaz.
  • İnsan kötülük gördüklerine bile iyilik yapmaya çalışmalıdır. Fakat kötülük gördüklerine iyilik yapıp, iyilik gördüklerine kötülük yapmak ölçüyü yitirmektir. Evet, senden iyilik görmeye öncelikle, sana iyilik yapanlar lâyıktır.
  • Karşılığında Allah’ı ve ahireti kaybederek kazandığın -daha doğrusu kazandığını sandığın- hiç bir şeyde hayır yoktur. Ve bu, bir kazanç değil, ebedî bir hüsran ve kaybediştir.
  • Yağmur, içinde tohum bulunan toprağa fayda eder.
  • Günahlar kalbe bulaşan kirlerdir, hemen tevbe suyu ile yıkanmalı ve güzel amellerle onarılmalıdır.
  • İslam’a hizmet adına yola çıkılmış olsa da ‘sâlih ve basîret ehli âlimlerin’ rehberliğinde olmayan hareketler bir süre sonra sapmalarla karşı karşıya kalmakta ve çoğu kez esas amacından uzaklaşmaktadır.
  • Kavaktan mobilya yapmaya çalışmak vakit israfı olduğu gibi, cevizi odun olarak kullanmak da ona yazık etmektir. Her şey yerli yerinde kullanılmalıdır.
  • İyi yöneticiler, iyi insanlardan olur; ancak her iyi insandan da iyi yönetici olmaz. Her iş ehline verilmelidir.
  • Hayır/güzel sonuç Allah’ın tercihindedir!
  • Kalplerin anahtarı ‘samimiyet, güler yüz ve güzel söz’dür.
  • Her işimizde ‘ölçü ve denge’ içerisinde olmalıyız. Ölçüyü aşan şeyler amacının ya dışına taşar ya da tersine döner.
  • O’na ulaşmak için kendini aşman gerekir!
  • İyi niyetli olmalı, fakat iyi niyetin suiistimaline (kötüye kullanılmasına) izin verilmemelidir.
  • Cemaatler,vakıflar vb. Yüce Allah’ın gönderdiği dine hizmet için birer ‘araç’tır. Elbette amaçlar için araçlar gereklidir, fakat araçlar zamanla ‘amaç’ haline gelirse bu ciddi bir sapma demektir. Araçların amaç haline gelmemesine dikkat edilmelidir. Bu Müslümanların ‘farklılıkları içinde birliklerini’ koruyabilmesi için de ‘elzem’ (gerekli) bir ilkedir.
  • Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirmede gösterdiğimiz titizliği, haramlardan/yasaklardan sakınma konusunda da göstermeliyiz. Yoksa bir taraftan doldurduğumuz, diğer taraftan boşalır.
  • Bilenlere akıl danışmalı, fakat kendi aklını da tamamen bir kenara atmamalı.
  • Hayat içerisinde doğruluk, güvenirlik ve sadakâtlarını test etmediğimiz insanlara hüsnü zanlı olmalı fakat aynı zamanda ihtiyatlı da bulunmalıyız.
  • Yaptığımız büyük küçük bütün işlerde/organizelerde ‘temel amacımız’ Allah’ın rızasını kazanmak olmalı ve yaptığımız işler bir şekilde bu amaca hizmet etmeli. Yoksa yorulduğumuz yanımıza kâr(!) kalır!
  • Gökyüzündeki kara bulutlara bakıp ümitsiz olma, onların ardında güneşin olduğunu unutma!
  • Bilgi çok önemlidir. Fakat bilgi ‘Allah’a yakınlaşmaya, ibadete ve ibadette derinleşmeye’ vesile olmuyorsa ve ‘hayata’ dönüşmüyorsa, o bilgiyi taşıyanın hali kitap yüklü eşekler gibidir. Taşır fakat istifade etmez.
  • Merhamet ve anlayış sahibi olmak, zulüm ve haksızlık karşısında sessiz kalmak olarak anlaşılmamalıdır.
  • Kalbinde ‘sevgi ve muhabbet’ aslî olanın öfke ve düşmanlığı geçici; kalbi ‘kin ve nefret’ dolu olanın sevgi ve dostluğu geçicidir.
  • Sürekli Allah’ı hatırlamalı ve anmalıyız ki ruhumuz diriliğini kaybetmesin.
  • Ne kadar yol aldığımız kadar, ne yöne doğru yol aldığımız da önemlidir. Baştaki yola çıkış ‘hedef ve istikametimizi’ kaybetmişsek ne kadar yol aldığımızın önemi yoktur.
  • Sabır ve sebat olmadan hedefe ulaşılamaz.
  • Yanlışta ısrar etmek ‘inattır’ ve kötü ahlaktandır; doğruda ısrar etmek ise ‘sebattır’ ve erdemliliktir.
  • İnsanlarla iyi geçinmeye çalışmalı fakat herkesi memnun etmenin mümkün olmadığı da bilinmelidir. ‘Hakkın ve hakikatın hatırı âlî (yüksek) tutulmalıdır’.
  • Ticarî ve parasal ilişkilerde işlemler ‘kayıt ve belge’ye dayalı yapılırsa şeytanın bu konudaki nüfuz(etki) alanları daraltılmış olur.
  • Her zaman doğruyu söylemeli, fakat bunu yaparken gönül kırıcı olmamaya özen göstermeliyiz; zira öncekilerin de dediği gibi ‘söz yarası kılıç yarasından daha derindir.’
  • En etkili ve en kestirme iletişim dili ‘sevgi dili’dir.
  • Namazda derinleşme,imanda derinleşmenin işaretidir.
  • Affetmek, kâmil (olgun) insanların özelliğindendir.
  • ‘Herkes karakterine uygun davranır.’
  • Hayatın yedeği ya da tekrarı yok; ölümün ne zaman geleceği ise belli değil; ölüme sakın hazırlıksız yakalanma!
  • Ölçüsüz ya da kişiliği oturmamış kimselerle muhatap olanlar dikkatli olmalıdır, zira bunlar frensiz araçlara benzerler; nerede duracakları, kime ne zararlar verecekleri belli olmaz.
  • İnsan salih amellerle/ faydalı şeylerle meşgul olmazsa, şeytan onu çirkinliklerle/kötü şeylerle meşgul eder.
  • Saygıyı hak edenlere saygı göstermemek de, kibrin (büyüklük taslamanın) bir çeşididir.
  • Susulacak yerde konuşmak ne kadar yanlışsa; konuşacak yerde susmak da o kadar yanlıştır.
  • Dostluk ve arkadaşlık ‘karşılıklı özen, ilgi/alâka ve katkıyla’ gelişir ve devam eder.
  • Geçici dünya menfaati için, ebedi olan ahiretini satan kimsenin durumu; üç beş bilye için elindeki mücevherleri veren çocuğun durumundan daha acınacak bir haldir…Allah’ım n’olur bizi aldananlardan etme!
  • Doğru ve ehil kimselere danışarak /istişare ile iş yapan çoğu kez hata ve pişmanlıklardan korunur. Ancak sadece kendi aklına güvenen ve istişareyi terk eden ise çoğu kez hata ve pişmanlıklar yaşar. Ancak akıl danışmayla akıl almayı da birbirine karıştırmamak gerekir.
  • İnsan çoğu kez -gelecekte kaybetme pahasına-yakın çıkarlarını düşünür, fakat Allah insanların hem yakın hem gelecekteki hayrını ister.
  • İnsanların karakter ve mizacları bir birinden farklıdır. İnsanlarla doğru iletişim kurabilmek ve sürdürebilmek için onların mizac ve karakterlerini dikkate almak gerekir. Yoksa iletişim kazaları kaçınılmaz olur.
  • Müminlere karşı ‘alçakgönüllü’, kafirlere karşı ise ‘izzetli/onurlu’ davranmak müminlerin özelliklerindendir.
  • Değerini bilen için, îman en büyük mutluluktur.
  • İnsanın ruh hali her zaman aynı olmayabilir. Bununla birlikte ‘davranış ve tepkilerimiz’ her zaman makul bir ‘ölçü ve dengeye’ sahip olmalıdır ve önemli kararlar ruh halimiz normalken alınmalıdır.
  • İnsanın, başarının Allah’tan olduğunu unutup nefsine güvenmesi, kaybetmeye başlaması demektir.
  • Mü’minleri ‘küçümsemek ve alaya’ almak kafir, münafık ve kalplerinde hastalık bulunanların tarih boyunca vazgeçmedikleri aşağılık bir tavırdır. Müminler bunlara aldırmadan, Yüce Allah’a güvenerek vahyin ışığında vakarla yürümeye devam etmelidirler.
  • ‘Edep ve nezaket’ insanın süsüdür. Bu süsten mahrum kalmamalıdır.
  • ‘Merhamet ve adalet’ bir müminin ayrılmaz vasıflarındandır.
  • Hayatımızın her alanında ve yaptığımız işler de ‘Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmak’ temel amacımız olmalıdır. O (cc) sevmezse, dünya bizi sevse bir değeri yoktur; O (cc) bizi severse dünya bizden uzak olsa önemli değildir.
  • Her şeyi bilen ve hikmet sahibi olan Rabbimizin, hayatın her alanında koyduğu sınırlar bizim dünya ya da ahirette iyiliğimiz içindir. Bu sınırları aşan esas kendine yazık eder. Kim bu sınırı aşacak olursa hemen tevbe etmeli ve tekrar Allah’a dönmelidir.
  • İyi niyetli olmalıyız, fakat aynı zamanda uyanık ve dikkatli olmalıyız. Kimseyi aldatmamalıyız, fakat aldanmamalıyız da. Peygamber Efendimiz uyarıyor:’Müslüman bir yılan deliğinden iki kez sokulmaz.’
  • Zevk ve rahat bedeni,nefsi doyurabilir ama ruhu asla! Ruh ilâhî bir sırdır ve ruh ancak “ilâhî” olanla huzur bulur.
  • İnsan öfkeliyken ya da duygu ve düşünceleri karışık iken asla önemli kararlar vermemelidir, yoksa ilerde büyük pişmanlıklar yaşaması kaçınılmaz olur.
  • Ölüm gelip hakikat apaçık ortaya çıkıncaya kadar, her an imtihanda olduğunu bilmek de, imtihanı kazanmayı kolaylaştıran bir husustur.
  • Ahiret hayatı için yatırım yapmadan ahiretten beklentiye girmek tam bir akılsızlıktır.
  • ‘Ne’ söylediğimiz kadar, ‘nasıl’ söylediğimiz de önemlidir. Söylediğimiz ‘doğru’ olduğu gibi, ‘uslûbumuz’, ‘yer ve zaman’ da doğru olmalıdır.
  • Işığın yanında da olsa, gözünü kapatan ışıktan yararlanamaz …
  • Günahlara en baştan hiç yaklaşılmamalıdır; çünkü günah günahı çağırır. Günaha düşünce de hemen tevbe etmelidir; çünkü güzel işler güzel işleri çağırır.
  • “İnsanlara karşı edep çerçevesinde hareket etmeyenlerin, Allah’a karşı edepli olmaları da beklenemez.”
  • Yaptığımız büyük küçük bütün işlerde/ organizelerde amacımız, Allah’ın rızasına ulaşmak olmalı ve yaptığımız işler bir şekilde bu amaca hizmet etmeli. Yoksa yorulduğumuz yanımıza kâr kalır!
  • Işığın yanında da olsa,gözünü kapatan ışıktan yararlanamaz.
  • Zor imtihanların ödülü büyük olur!
  • Bir liderin yakın etrafını ‘yağcı ve çıkarcı’ kimselerin sarması o lider için büyük bir tehlikedir. Fakat şu da bir hakikattir ki: ‘Sâdık’ olmayan kimselerle yola çıkanlar da, yolda her an tehlikelerle karşı karşıyadır.
  • İnanan insanda da kimi zaman ‘karamsarlık’ olabilir. Fakat bu durumda hemen ‘gücü her şeye yeten,her şeyi görüp gözeten, rahmet ve merhameti sonsuz Allah(cc)’ hatırlanmalı ve ‘ümit ve azimle’ dolmalıdır.
  • Sahip olduğumuz bütün ‘nimet ve güzellikleri’ Rabbimizden bilmeli -ki zaten öyledir- ve O’na sürekli ‘minnet ve şükür’ içerisinde olmalıyız. Ve bilmeliyiz ki O, şükreden kullarına, verdiği nimetleri daha da artırır.
  • İyilik gördüğümüz herkese gördüğümüz iyilikler oranında vefakâr olmalıyız. Ve bize en büyük iyilik ve lütfun Yüce Allah’tan ve sonra Onun Resul’ünden(sav) geldiğini bilerek en çok da Allah’a (cc) ve Resûlu’une(sav) vefâ hissiyle dolu olmalıyız.
  • Karşındakini küçük görmen onun küçük olduğu anlamına gelmez fakat, senin ne kadar küçük biri olduğunu gösterir.
  • “Farkındayım; küçümsüyor ve alaya alıyorsun. Fakat ‘o gün’ büyüklüğün ve küçüklüğün ne olduğunu öğreneceksin. Ve öğreneceksin, kimin alay edilecek halde olduğunu!…”
  • Bir hareketin başarıya ulaşması, Allah’ın yardımı;dünü ve bugünü iyi okuyan, basiret ehli, yol arkadaşlarıyla bütünleşmiş bir lider ve bu liderin etrafında kenetlenmiş, lidere bilinçli bir sadakatle bağlı fedakâr kadrolarla mümkündür.
  • İhlas,samimiyet ve heyecan kaybolunca, adeta bedenden ruh ayrılır ve geriye ölü bir ceset kalır.
  • İnsan her zaman ihlas ve heyecanını korumalıdır.
  • Gönül hatır nedir bilmez insanlar, bilmem ki nasıl insanlar!
  • Sevdiğimiz ve örnek aldığımız insanların da “insan” olduğunu hatırlamalı ve onların da zaman zaman hata yapabileceklerini bilmeliyiz.
  • Bizim gibi inanıp düşünmeyen insanlarla da irtibatımızı sürdürmeli; fakat ruh ve vicdan duruluğumuzu korumak için mesaimizin çoğunu bizim gibi inanıp düşünen, bizim gibi yaşayan insanlarla birlikte yaşamalıyız.
  • İnsan elinden geleni yapmalı sonra zayıflığını,gücünün sınırını hatırlamalı ve âcizliğini itiraf ederek kuvvet ve kudreti sonsuz Allah’a sığınmanın ve tevekkülün sâkin limanına sığınmalıdır.
  • Her bahar bir kışın ardında saklıdır…
  • Tahrip etmek kolay, imar etmek zordur. Zorluklarla imar edilenler kolayca yıkılmamalıdır.
  • Anlayış değişmeden davranış değişmez.
  • Büyük nimetlere ancak büyük sabırlardan sonra ulaşılır.
  • Sen menziline doğru yürümene bak, kimlerin gelip gelmediği çok da önemli değil…
  • Hep beklenti içerisinde olmak yerine biraz da sen adım atsan ya!
  • Şimdi tevbe etmeli,arınmalı ve yeniden yola koyulmalı…
  • Milletine ‘tepeden bakan birinin’ millete ‘hizmet’ etmesi mümkün değildir.
  • Zarar verme,zarar da görme.
  • Gerçek başarı,Allah yolunda istikametini bozmadan dosdoğru yürümek ve ruhunu bu yol üzerinde iken teslim etmektir.
  • Sayı çokluğu asla hak üzere olmanın delili değildir, nice peygamberler gelmiştir ki ümmetleri bir avuç insanı geçmemiştir.
  • “Allah, Müslümanın hayatının her alanının ‘merkezinde’ omalıdır. Merkezinde Allah olmayan bir ömür,boşa yaşanmış bir ömürdür.”
  • Bir dünya daha var bu dünyadan öte, bambaşka bir dünya daha…
  • Kimden ne öğreneceğini bilen kimse için, herkesten öğrenilecek birşeyler vardır…
  • Edebine ve usûlüne uygun çalınmayan kapı ya açılmaz,ya da açılsa bile arzulananın tersiyle karşılaşılır.
  • İnsanın kıymetini,insanlığa yükselmiş olanlar bilir.
  • Bazen “güvendiğin dağlara karlar yağar”, ve senin yüreğin buz kesilir.
  • “Ömür sermayenden her gün biraz daha eksiliyor. Farkında mısın?”
  • Yola çıkanlar az ya da çok yol alırlar, fakat yola çıkmayıp da yol alan hiç olmamıştır. Yol almak için önce yola koyulmalı…
  • Dinimizi günümüze anlatanlar ya da dinden günümüze çözüm üretenler dini iyi bildikleri kadar günümüze de iyi bilmeli ve doğru okumalıdırlar.
  • İnsanlara şahsiyet, ilim, ahlak ve faziletlerine göre değil de; sadece toplum içindeki konum ve makamlarına ya da maddi zenginliklerine göre değer vermek Müslümanca olmayan,hastalıklı bir yaklaşımdır.

Yorum bırakın