Yağmur

YAĞMUR

 “Gönül Dünyamız ”

  • Bir Peygamber Duası…
    YAKARIŞ
    EFENDİM!..SENSİZ ÇAĞ ÜŞÜYOR EFENDİM…
    EFENDİME…
    SEN YÜRÜYECEKSİN!..
     İÇİME BATTIN ÇOCUK…
    Firûze ve Ölüm
    GÖNÜLLER FATİHİ’NE
    ŞİİR BULAŞMASIN SANA
    İNDİRGEME

Bir Peygamber Duası…
Peyfamber efendimizin tebliğ için gittiği Taif’te karşılaştığı üzücü tepki karşısında yaptığı şu duâyı yaptığı rivayet edilmiştir:
“Allahım, kuvvetimin zayıflığını,
çaremin azlığını,
bu insanların gözünde aşağılanmamı
sana arz ederim.
Ey merhamet edenlerin en merhametlisi Allahım,
Sen zayıf görülen (müstezafların) lerin Rabbisin.
Beni, asık surat, keskin dille karşılayan uzak düşmana
ve işimi kendisine verdiğin yakın dosta dahi bırakmayacak kadar merhametlisin.
Eğer Sen bana kızmamışsan
ben bunların taşlamasına aldırmam.
Ancak senin afiyetin bana çok geniştir.
Bana gazabının inmesinden,
azabının üzerime çökmesinden,
karanlıkları aydınlatan,
dünya ve ahiret işlerini düzelten
yüzünün nuruna sığınırım.
Sen razı oluncaya kadar af dilemem devam edecektir.
Güç kuvvet ancak Seninledir.”

YAKARIŞ…
Ey Merhametlilerin En Merhametlisi, Ey bağışlayıcıların En Bağışlayıcısı, Ey Yüce Rabbim,
Günahımız pek çoktur,hatalarımız sayılamayacak kadar fazla… Amellerimiz ise kayda değmeyecek kadar az… Fakat acizliğimizi,günahkarlığımızı,nefsimize zulmümüzü biliyor ve itiraf ediyoruz… İtiraf ediyor ve senin affını diliyoruz,Senin engin rahmetine sığınıyoruz,azabından rahmetine sığınıyoruz… Seni seviyor ve sevginin hakikatine ermeyi yine Senden diliyoruz.
Sen Yücesin biz cüce, Sen Rabsin biz kul… Her şeyimizle,her an binlerce kez sana muhtacız…  Haddimizi aşmaktan, Hak yoldan şaşmaktan,  Seni unutmaktan, Senin sevginden mahrum olmaktan yine sana sığınıyoruz.
Cehennemden Sana sığınıyor,Cennetini diliyoruz…
Bizi bize bırakma Allah’ım, Bizi nefsimize ve sayamadığımız kadar çok Şeytanlara bırakma Allah’ım…
Düşürme Allah’ım, düştüğümüzde sen kaldır Allah’ım…
Bize sevgini,aşkını ver Allah’ım… Yolunda yürüt,adını hep söylet Allah’ım… Dinine hizmetkar eyle bizleri Allah’ım…
Zalimlerden,haddini bilmezlerden,merhametsizlerden sen koru bizi ey güçlülerin En güçlüsü… Ey Rabbimiz!…
Salih Yağmur

EFENDİM!..SENSİZ ÇAĞ ÜŞÜYOR EFENDİM…
Efendim!… Gül efendim, güzel efendim… Efendim…
İnsanlığın güzeli, güzel insan… İyiliğin ve hayrın temsilcisi… Efendim…
Ey yeryüzüne sevgiyi,merhameti ve adaleti getiren güzel insan…
Sen sahipsizlerin sahibiydin, sen kimsesizlerin kimsesi… Yetimler Sana sığınırdı, gariplerin ocağı sendin…
Sen olmayınca yetimler,garipler kime sığınacak, kim okşayacak yetim çocukların başlarını..Yetimler,garipler Sensiz kaldı efendim, yüreğinin sıcaklığını Senden alanlar da olmasa..
Sen nurun,Sen aydınlığın, Sen temizliğin temsilcisiydin… biz, biz kirlendik efendim… insanlık kirlendi efendim… yürekler karardı efendim,aydınlığını,nurunu Senden alanlar da olmasa…
Sen tutardın elimizden,cennete doğru götürürdün… Şaşkınlar senin rehberliğinde doğru yola erişti… Sen olmayınca nicemiz yolunu şaşırdı Efendim…
Sen ölçüyü öğretmiştin bize efendim… Sen olmayınca ölçü bozuldu…karalara ak, aklar kara dendi…
Sen ışığımızdın Efendim,Senin o pâk yüzün, o nurlu kalbin aydınlatırdı bizi… Işığımızı söndürdüler Efendim, güneşimize kastetti yarasalar… Bülbüller kovuldu şehirlerimizden… Güvercinlerin kanatları kırıldı… Güller koparıldı…
Senin sıcacık yüreğin yüreğimiz ısıtırdı efendim… Sen olmayınca insanlar üşüyor, yürekler üşüyor efendim… Sen olmayınca çağ üşüyor..yüreğinin sıcaklığını senden alanlar da olmasa…
Sen alemlere rahmettin, sen merhamet doluydun efendim… Sensiz şehirler merhameti kaybetti efendim,yetimler sahipsiz kaldı, güvercinlerin kanatlarını saracak bulunmadı..merhameti senden öğrenenler de olmasa…
Gül efendim,güzel efendim.. yine de kainat üzerinde her ne güzellik varsa Senden kalanlar..Senin aydınlığınla aydınlananlar…
Merhamet dolu Efendim, Senin o aydan aydınlık yüzüne bakacak yüzümüz yok…yok lakin senin şefkatini,senin merhametini biliyoruz efendim… Bırakma n’olur ellerimizi…kovma n’olur Kevserinin başından…
Efendim… gül efendim, güzel Efendim…benim efendim…canım efendim…
Bilemedik,bilemediler kıymetini..Bilenlerin çoğuysa şimdi senin dizin dibinde… Olsun ne çıkar değil mi ki, alemlerin sahibi Seni kıymetli kıldı…
Sen tabibimizdin, Sen sevdiğimizdin efendim… Ne zaman dara düşsek, ne zaman yüreklerimiz ve yeryüzü bizi sıksa sana koşardık, bilirdik ki Senin yüreğin okyanuslardan genişti… Şimdi kimlere koşalım efendim,nurunu Senden alanlar da olmasa…
Efendim, gül efendim güzel efendim… efendim…
Salih Yağmur

EFENDİME…
Ahlarım göğe çıkmış, hüzünler perde perde
Bir vuslat şarkısı bu dillenir bu yürekte
Mesafeler çok uzun yolculuk var öteye
Düşlerim sana muhtaç, o kutlu nefesine…
Günahlarla diz çökmüş kalbim prangalarda
Şu aciz sessizliğim duy neler söyler Sana;
Kimse merhem olmuyor bu onulmaz yarama
Ümitlerim kırık, dökük Veysel yorgunluğunda…
İçimde kutsal nazarının acı sancısı
Seni söyler kirpiklerim tıpkı yağmur damlası
Alevlenir gönlümde aşk ateşinin hası
Bitsin N’olur artık hasretlerimin yası…
Rüyalarımda bile En Güzel olan Sensin
Cennetlerde yıkanmış narin bir menekşesin
Solmamaya yemin etmiş bahar Sensin, gül Sensin
Hızır eli, Hak habibi, dostların sahibisin…
Kıyılarıma vurdukça hicran ben seni arıyorum
Sonsuz gayyalardayım elini bekliyorum
Yokluğunun hastasıyım adınla yanıyorum
Can değil, canan değil tek seni istiyorum…
Dualarımın özü, candamarımda kansın
Aşkınla öyle oldur görenler mecnun sansın
Gönül tahtıma buyur ruhum senle taçlansın
Nefsim gafletle geçen günlerinden utansın…
Ah! Duysam duyabilsem “ümmetim” değişini
Bakışlarında görsem cennetin neşvesini
Silerim işte o an tüm dünya sevgisini
Yeter ki kabul buyur yakine vardır beni
Yeter ki kabul buyur lütfuna erdir beni…!

Kamer Özdemir
2005-İZMİR/KARŞIYAKA
SEN YÜRÜYECEKSİN!..
Sen yürüyeceksin…
Sen ağlayacaksın,belki horlanacaksın, belki dışlanacaksın ama, sen yürüyeceksin..
Kimi zaman nefsin karşına çıkacak,kimi zaman çevren, kimi zaman ailen, kimi zaman gücü elinde tutanlar.. Ama sen yürüyeceksin…
Belki anlamak istemeyecekler seni… Belki anlamazlıktan gelecekler… Belki gülecekler, belki küçümseyecekler ama, sen Allah’a dayanacak ve yürüyeceksin…
Belki güvendiğin dağlara kar yağacak, belki belki tuttuğun dallar kopuverecek ama sen Rabbine güvenip yürüyeceksin…
Belki sürüleceksin, belki taşlanacaksın,belki dışlancaksın, belki yalnız bırakılacaksın ama sen Rabbinin birlikteliğini bilip yürüyeceksin…
Kimi zaman düşeceksin,kimi zaman çelme atacaklar ayağına, kimi zaman set çekecekler,yorulacaksın kimi zaman fakat, yoluyun yüceliğini bilecek, bismillah diyecek ve yürüyeceksin.
Kırılacaksın belki, kıracaklar kimi zaman seni,için belki kan ağlayacak ama sen hasbiyallah diyecek ve yürüyeceksin.
Duranlar olacak, yolu terk edenler, belki yoldan çıkanlar, belki yolda saraylar yapanlar, belki geri dönenler ama sen yürüyeceksin.
Ağlayacaksın belki, belki ağlatacaklar seni ama sen gözyaşını azığın yapıp yürüyeceksin.
Belki kıymetin bilinmeyecek, belki kadir kıymet bilmezler kıymet bilmeyecek, belki halin sorulmayacak, belki vefasızlar seni unutacak ama, sen ev vefalı dostun yolunda yürüyeceksin.
Eğilenler olacak, belki yolu satanlar ama, sen dimdik yürüyeceksin.
Yolda yalnızım sanma, yürüdüğün yollu sakın başa kakma bil ki bu yolun yolcularının dostu Allah’tır…
Bismillah de, hasbiyallah de ve yürümene devam et… Elbette ulaştırılacaksın varılması gereken yere bir gün…
Salih Yağmur

 

Firûze ve Ölüm

Rahmet yağıyor sende bu efkâr ne Firûze?
Sînemdeki hâr sönmedi sönmez de Firûze!

Bak gök mavi ummân mavi gülyüzlü terâne
Dünyâda yetim kim, kime kalmış ki bu hâne.

Fermanla gidip bir daha dünyaya dönüş yok
Hasmın mı ölüm şimdi, yarın gelse kaçış yok.

Yâr olmadı nemrûda cihân, sır; iki perde!
Bin yıl yaşayanlar ne bırakmış, izi nerde!

Vuslat gelecek gör ki nebîler de mezarda
Dünyâ ebedî olsa bu hicran niye var da!

Üç gün yaşadık, kış gelecek sonrası nîsan
Artık yumuşak sînede cân vermeli insan.

Yollar kısa hem pek de çetin, âhiri toprak
Sultanları bilmez ki ölüm, her diriliş hak.
Sevgi Yolu 54. Sayı Ekim 2005
1. Gündüz Kitabevi Yayınları Şiir Yarışması (aruz) 2.si
Seza – Kasım 2005 2. Sayı

Zafer Şık

GÖNÜLLER FATİHİ’NE
Ey Sevgili! En Sevgili! Aşkımın tahtına oturan, naz makamının efendisi… Dünya insanın sana muhtaç anları, Nisan sabahlarıydı. Senin olmadığın iklimlerin yağmurları bulanıktı. Ötelerden bir rahmet düşmüyor, gönül yamaçları baharı bilmiyordu. Kâinata teşrifinle gönüller cennet yamaçlarının rengini aldı. Ve hayat çeşmesinin ufukları damla damla görünmeye başladı…
Ne büyük şerefti seni bilmek… Seni bize bildiren Rabbe şükürler olsun! Adını konuşmaya başladığımız zaman öğrendik. İlk ezberlediğimiz belki senin ismindi. Doğduğun yer, hicretin ve Rabbimin izniyle Seni himaye eden mesti büyüklerin. Sonra mübarek annelerimiz olan zevcetül-kübraların ve sana evlat olma şerefine erişen çocuklarının isimleriydi öğrendiklerimiz. Daha ufacık bir çocukken, oturmuştun yüreğimizin en güzel yerine… Ya biz, Sana layık bir ümmet olabilmiş miydik acaba? Şimdi bu ızdırabı yaşıyorum. Gönül heybemde gözyaşlarım, yürek tezgâhımda işlenen sancılarım ve senden dilendiğim şefaatin var dilimde. İçim en derin yerinden sızlıyor. Öyle bir sızı ki sese versem kim bilir deli divane derler. Varsın kimse duymasın haykırışımı… Bu hicranımı sana ulaştırmak istiyorum ben…
Ey! Kendisine yollanan selamları işiten vefalı dost. Sana ümmet olmak için seni sevmek yeterse eğer işte ben seviyorum… Elbette seviyorum… Mutlaka seveceğim. Nasıl sevmem? Kalbimin bütün zincirleriyle nasıl bağlanmam Sana?
Kimler seni ölesiye sevmedi ki, Ya Resullah! Hz. Bilal’e kızgın kumlar üzerine dayanma gücü veren, sana olan bağlılığı ve sevgisi değil miydi? Hz. Ebu Bekir’e” anam, babam sana feda olsun Ya Resullah” dedirten bu sevgi değil miydi? Ay sana olan muhabbeti yüzünden ikiye bölünmemiş miydi? Güneş Ya Resullah! Gözlerinin içine sevgiyle kilitlenmemiş miydi kendisine birşey emretmen için? Hurma kütüğü hıçkırıklara boğulmamış mıydı kendisini bıraktığını düşünüp? Ya Hz. Musab, sana olan sevgisi yüzünden Cenabı Hak tarafından şahadet mertebesiyle ödüllendirilmemiş miydi?
Nasıl sevmem? Elbette seviyorum, mutlaka seviyorum ve seveceğim bir ömür boyu… Daha niceleri efendim. Daha nice kalp Seninle, sevginle dolmamış mıydı? Sevginle dolup mübarek olmamış mıydı? Mübarek sevgin daha nice kalbe ışık olup hayat vermemiş miydi? Bir güvercin seni korumak adına türlü oyunlar oynamamış mıydı sevginsiz kalanlara… Ve ispatlamamış mıydı, sevginsiz kalan yüreklerin boş, gözlerin kör olduğunu. Ve hepsinden önemlisi Cenabı Hak sana olan sevgisini’ Seni yaratmasaydım, bu âlemleri yaratmazdım’ diye ifade etmemiş miydi?
Sevginle doluyum Ya Resullallah! Yüreğime hayat, gözlerime ışık olur musun? Bir hurma kütüğü kadar olmayan muhabbetimi kabul eder misin? Sen özümsün, tutkun oldum sana, Ya Resulallah! Beni de yoluna kurban olanların içine alır mısın? Şemsiyende gölgelendirir misin; Aşkınla hasretinle kavrulmuş yüreğimi? Duy lütfen feryadımı, tut elimden, ümmetin olmak istiyorum.
Ey özümüz kor düşüren ateşli yürek! Biliyor musun göz pınarlarımda kuru çorak çöller gibi, kupkuru. Gözlerime rahmet damlaları yağması için yağmuruna ihtiyacım var. Ne olur yağ yağmur gibi çorak gözlerime çisil çisil…
Ya Resulallah tut elimden. Kurtar beni hiçlik çöllerinden. Hâlbuki ne kadar çok istemişimdir sana sırılsıklam bir bakış olmayı, seni bahar ikliminde yaşayıp, aşk kokan güllerin içinde bir dikende ben olmayı…
Bulutların kendisine rehberlik ettiği nazlı Sultanım! Senin gül devrine yetişemedim, oturamadım dizlerinin dibine oysa elest meclisindedir sana tutkunluğumuz, sevgimiz vurgunluğumuz…
Hüzünlüyüm ama bir o kadar da umutluyum. Senin devrinde yaşayan, O gül nefesinle hayat bulan kutlu insanlara arkadaşım diyordun. Oysa biz ahir zamanın garip insanlarına biz çağın yetimlerine” kardeşlerim” diye hitap ediyorsun. Beni de beni de onların içine kabul ediyor musun?
Yarım kalmış yanımı tamamlayan sevgili! Zamanımız çok çetin, sana çıkan yollar sarp. Yolu görüyoruz ama öncümüz yok. Biz gurbette mahsun, yaşlı gözlerimiz ışığa muhtaç. Senden ayrı gözlerimiz dolu, buğulu…
Biz senin için ağıt yakanlarla, ateşe atılmak isteyen İbrahimlerle, gökte yankılanacak “taleal bedrularla” imdadımıza yetişeceğin günün hasretini çekmekteyiz.
Ey sevgili, En sevgili, Ey gönüller Fatihi! Elimizde bir demet gül seni beklemekteyiz…
KAMER ÖZDEMİR
İZMİR-KARŞIYAKA

ŞİİR BULAŞMASIN SANA
Dikkat et
Şiir bulaşmasın sana
Bulaşmasın eteğine
Ekmeğine
Yemeğine
Öldürülürken küçük Muhammed Duri
Babasının kucağında
İsrailli askerlerce,
Kurşun sesleriyle sağırlaşmış
Ekran rengi yüreğine.

Dikkat et
Şiir bulaşmasın sana
Bulaşmasın ellerine
Gözlerine,
Hislerine
Düşüyorken on gözlü köprüden bir genç kız
Baş üstü, MEMLEKETİNE
Bir zamanlar yetim fakat özgür olan
Esmer, ürkek düşlerine.

Dikkat et
Bulaşmasın şiir sana
Bulaşmasın
Gömleğine
Ceketine
Cüzdanına
Kuşatılırken tam karşında Necef ve Felluce
Kahpece
Bir akşam vakti sofrada akan gözyaşına.
TURGAY EVREN

İNDİRGEME

İndirgeme sen beni
Genlere, hücrelere
Kainatta her zerre
Benle olur pencere
Hak’ka bakan bin kere,
Milyon kere

Şeytanı yıkan neydi
İndirgediği şeydi
Secde düştü yerlere
O ise mağrur beydi
Savrulacak yellere

İndirgeme sen beni
Protein ve kana
Varlığı saran mana
Benden kapıp hep nema
Döner Yaradanına

TURGAY EVREN
İÇİME BATTIN ÇOCUK…

İçime battın çocuk, yüzündeki tarifsiz acı izleri içime battı…
Mahzunluğun, sessizliğin yüreğime oturdu…
Gözlerindeki yalvarış beni dağladı…
Gönlünden söylediğin fakat diline dökemediğin cümleler benim boğazıma tıkandı… Mazlumluğun yıktı beni çocuk… çaresizliğe karşı çaresizlim yıktı beni çocuk…
başka çocukların anne babalarının ellerinden tutarken senin elinin boşta kalması bana çok dokundu çocuk…
düştüğünde etrafına bakıp kimse kaldırmayınca kendi çabanla kalkışın ağlattı beni… Uzanan ellerine uzanamayışım çok dokundu bana çocuk…
Ayrılırken dönüp dönüp bakışın, bakışındaki hüznün, çaresizliğin içimi yaktı çocuk… İnsanların içindeki çocuğun ölüşü ürküttü beni çocuk..
Korktum senin için…
Merhameti yitiren bir çağda senin için ürperdim çocuk…
sen büyüyence içindeki masum çocuğu hiç yitirme ey çocuk…
Salih Yağmur
Yüreğinizi bizimle paylaşın… Şiir ve yazılarını bekliyoruz:
iletişim
e-mail: yeniselamsitesi@gmail.com

Yorum bırakın